Otizm spektrum bozukluğu, doğuştan gelen ya da yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan bir durumdur. Çocuğun çevresi ile yeterli sosyal ilişkiler kuramaması, dil-iletişim alanında belirgin gelişimsel sorunlar göstermesi ve kalıplaşmış davranış biçimlerine sahip olması ile tanımlanır. Otizmin, beynin yapısını ya da işleyişini etkileyen bazı sinir sistemi sorunlarından kaynaklandığı sanılmaktadır. Bugün, otizm spektrum bozukluğuna neyin neden olduğu bilinmemekle birlikte genetik temelli olduğuna ilişkin bulgular vardır. Ancak hangi gen ya da genlerin sorumlu olduğu henüz bilinmemektedir. Çevresel faktörlerin de otizme yol açabildiğine ilişkin görüşler vardır. Otizmin ailenin ekonomik koşullarıyla hiçbir ilişkisi yoktur; bu nedenle otizm spektrum bozukluğuna her çeşit toplumda, farklı coğrafyalarda, ırkta ve ailede rastlanmaktadır.
Otizm spektrum bozukluğu, günümüzde zihinsel yetersizlikten sonra en sık rastlanan nörogelişimsel yetersizliktir. Dünyada otizm spektrum bozukluğunun görülme sıklığı 88’de birdir. Ayrıca, otizm erkek çocuklarındaki yaygınlığı, kızlardan 4 kat fazladır. Otizmin temel belirtileri arasında; başkalarıyla göz teması kurmamak, gözlerin bir yere takılıp kalması, ismi söylendiğinde bakmamak, sözleri tekrarlamak, parmağıyla bile istediği şeyi gösterememek, akranlarının oynadığı oyunlara ilgi göstermemek, sallanmak, çırpınmak, sohbetten hoşlanmamak, dönen nesnelere karşı aşırı ilgi ve takıntılı davranışlar bulunmaktadır.
Nisan ayı, Birleşmiş Milletler tarafından bütün dünyada Otizm Farkındalık Ayı, 2 Nisan ise “Otizm Farkındalık Günü” olarak ilan edilmiştir. Nisan ayı boyunca tüm dünyada otizm konusunda bilinçlendirme çalışmaları yapılmaktadır. Bu çalışmalarda otizmin tek tedavisinin, erken tanı ve yoğun özel eğitim olduğu vurgulanmaktadır.